1 Şubat 2019 Cuma
ZAMAN MAKİNESİ, BİR BULUŞ / H. G. WELLS
19. yüzyılın sonlarında yazılan bu kısa roman "Zaman Gezgini" olarak tanıyacağımız bir karakterin yaptığı zaman makinesiyle Sekiz Yüz İki Bin Yedi Yüz Bir yılına gidip oradaki sekiz günlük yaşantısını konu edinmiştir.
Zaman Gezgini geleceğe gittiğinde insan türünün ciddi bir biyolojik farklılığa uğradığını anlar. İnsanların bir kısmı, Eloi'lar, yerin üstünde yaşıyor, vejeteryan besleniyor ve hiçbir üretim yapmadıkları halde ihtiyaçları karşılanıyor. Son derece uysal, barışçıl ve küçük yapılı Eloi'lar geceleri birlikte uyuyorlar ve karanlıktan korkuyorlar. İnsanlığın değişim geçirmesiyle oluşan diğer tür, Morlock'lar, ise yerin altında yaşayan etoburlardır. Romanda nasıl bir üretim yaptıkları açıklanmasa da Eloi'ların sınai ihtiyaçlarını karşılayan Morlocklar her çeşit ışıktan ürken, yalnızca geceleri yeryüzüne çıkan ve "avlanan" bir türdür.
Romanda yazar bir iki yerde insanlığın bu değişime uğramasının nedenini toplumsal sınıfların (burjuvazi ve proleterya) yaşayış biçimlerinin biyolojik farklılıklara dönüşmesi olarak açıklar. Mülkiyet sahibi ve rahata alışık sınıf git gide zekasını köreltirken ve tembelleşirken, bu ayrıcalıklı sınıfın emeğini sömürdüğü ve temel insani ihtiyaçlarını görmezden geldiği üretici sınıf adeta içgüdü haline getirdiği üretim faaliyetleri sırasında yamyamlığa yönelmiştir.
19. yüzyılda sanayide temel enerjinin kömür olduğu, nüfusun önemli bir kısmının neredeyse hiç gün ışığı görmeden madenlerde çalıştığı ve yarattıkları zenginliği hiç o karanlık dünyaya girmek zorunda olmadan en iyi şekilde yaşayan mülkiyet sahiplerine verdiği İngiltere'deki koşullar geleceğin dünyasına uyarlanmıştır. Kısacası yazar çağdaşı olduğu toplumdaki sınıf savaşımını geleceğin dünyasına alegorik bir biçimde yansıtmıştır.
Tuhaftır ki, gelecek denilince akla hep teknolojik ilerleme gelmekteyken, Zaman Makinesi'ndeki gelecek insanlığın adeta doğaya döndüğü ilkel bir dünyadır.
Ben bu romanı okurken yazara dair edindiğim kanı şu olmuştur. Yazar ait olduğu burjuva sınıfının, işçi sınıfına reva gördüğü yaşam koşullarını vahşice ve gayr-i insani bulmaktadır. Tıpkı yeterince beslenmezse kendisine saldıracağından korktuğu bir köpek misali işçi sınıfının birgün canavarlaşıp sahiplerini ve onların düzenlerini parçalamasından endişe etmiştir. Devrimden korkan muhafazakarların denetimli ve yavaş değişimden yana olmaları gibi, yazar da kendi sınıfının esenliği için düşük dozlu bir sosyalizme sempati duymaktadır.
Zaman yolculuğu fikrinin prototipi sayılacak bu kısa roman her ne kadar sonlarına doğru benim için sıkıcılaşsa da okunmalı diye düşünüyorum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder