14 Şubat 2018 Çarşamba

DENİZ FENERİ,VIRGINIA WOOLF


DENİZ FENERİ,VIRGINIA WOOLF 


Bazı yazarlar ve kitaplar vardır ki birer tabu hâline gelmişlerdir.Onları beğenmemek âdeta bir utanç kaynağı veya en hafifinden cahillik gibi algılanır.Bu aslında bir Dante sendromudur.Birçoğumuz Dante'nin İlahi Komedyasını büyük bir coşkuyla almış ama tabiri caizse cehennemin dibinden  bir türlü arafa  geçememişizdir.Ama nedense  sırf zamanında birileri çok beğenmiş olduğu için hepimiz Dante'nin büyüklüğünden (tek kitaba indirgemek her ne kadar sakıncalı da olsa ) hiç şüphe etmeyiz.
Günümüz Dantelerinden biri de bence 
V. Woolf'tur.Herkesin okuması ve beğenmesi gerektiğine inanılan V.Woolf,sosyal medyada tıpkı bir zamanlar Kürk Mantolu Madonna'nın fotoğraflarının moda olması gibi,seçkin olduğuna inanılmasını isteyenlerin popüler bir yanılsamasıdır.
Deniz Feneri belli bir olay örgüsü olmaksızın ağır ilerleyen bir roman.Bir bakış,bir söz üzerine neredeyse bütün karakterlerin iç sesleriyle konuştuğu yer yer '' bitse de artık kurtulsam'' diyebileceğiniz ağır,kasvetli ve  kolayca kopabileceğiniz bir roman.
Başı ile sonu arasındaki mesafe insana bir kilometre imişçesine gelen uzunluktaki cümleler okuma hızınızı gayetle de düşürebilir.
Eğer birine 'edebi' bir  'işkence' yapmak isterseniz bu kitabı oku ve özetle demeniz yeterli.

SİS VE GECE,AHMET ÜMİT



                                                    SİS VE GECE,AHMET ÜMİT






En baştan belirteyim ki,''Türkler polisiye yazamıyor''kolaycılığına sapmak istemiyorum ama ne yazık ki yazamıyorlar.
Kitabın arka kapağında ''örgüt evlerine düzenlenen baskınlar ,yargısız infazlar,kayıtlara geçmemiş ölümler...Türkiye'nin yakın geçmişine insani bir bakış...''gibi bir şeyler yazdığını gördüğünüzde sanki siyasi bir roman okuyacağınızı zannediyorsunuz.Oysa evli bir MİT ajanının ayrıldığı yasak aşkını devlet imkânlarını kullanarak aradığı;vurguncu Şeref,Piç Neco,baba katili Cuma'nın mikro hikâyeleriyle zenginleştirilmeye çalışılmış sığ bir polisiye roman olduğunu göreceksiniz.

Ayrıca bu kitabın birinci tekil şahıs ağzıyla değil,üçüncü tekil şahıs ağzıyla yazılsaydı daha doğru olacağını düşünmekteyim.Zira olayların sıcağı sıcağına yaşandığı anlarda anlatıcının çok detaylı tasvirler yapması inandırıcılıktan uzak kalmasına neden oluyor.

Bir diğer husus da sanki Ahmet Ümit kitabını bitirdikten sonra bir üst-akıla "nasıl olmuş?" diye sormuş, o üst-akıl da "iyi, tamam da hiç cinsellik yok" demiş gibisinden bir izlenim uyandıran, özellikle 418. ve 419. sayfalardaki zoraki eklemlenmiş ( olmasa da olur tadındaki) anlatıcının karısıyla sevişmesi ve boşalmasına dair bölümler de son derece yersiz kaçmış.
Kısacası şezlongunuzda yorulmadan, kolayca okuyacağınız bir başka kitap, diyebilirim.



SOL AYAĞIM,CHRISTY BROWN


                                                    SOL AYAĞIM,CHRISTY BROWN







Kendisine acınılmasından nefret eden ama okurken kendisine acımaktan kendinizi alamadığınız,doğuştan beyin felçli Christy Brown'un yirmi yaşına kadarki yaşamını anlatan otobiyografik bir romandır.

Çocuğuna olan inancını hiç kaybetmeyen,özverili bir annenin gayretleriyle,sadece sol ayağını kullanan(ki bu ayakla yazı yazan,resim çizen) Christy her ne kadar kendinden daha zor durumdaki insanları gördüğünde hâline şükreder gibi görünse de içten içe okuyucuya '' Sizinkiler de dert mi?'' diyor.

Azmin neler yapabileceğini(ki herkes için her zaman geçerli midir bilinmez)gösteren, ruhsal yalnızlığın fiziksel yetersizliklerden daha ağır olduğunu iliklerinize kadar hissettiren,iç karartıcı bir kitaptı benim için .





TOPRAK ANA ,CENGİZ AYTMATOV


2.Dünya Savaşı'nda kocasını ve üç oğlunu kaybeden yaşlı bir Kırgızın yaşadıklarının,açlığın ve acılara direnişinin toprak ile konuşması şeklinde kurgulandığı,kolay okunan kısa bir romandır.






JULES VERNE,YÜZEN ŞEHİR




                                                   JULES VERNE,YÜZEN ŞEHİR







İlk iki ve yedinci bölümlerde verilen gemi tasvirleri,âlet edevat adları vs denizciliğe yabancı sıradan okuru sıkabilir, bir an önce bitse de hikâye/hareket başlasa dedirtebilir.


İnsanların görünüşlerinden anlatıcının onların kişiliklerine dair mutlak doğruluk derecesinde öngörülen çıkarması abartılı olmuş.


Çok kısa ve kuru bir hikâye, araya katılan bir sürü ve çoğu zaman da sıkıcı olan gemi adları,rota bilgileri,makine aksamları,yolculuk aksamaları gibi unsurlar aracılığıyla uzatılmış.