24 Aralık 2018 Pazartesi

KAPLAN! KAPLAN! / Alfred BESTER






                  25. yüzyılda geçen bu bilim kurgu roman, sıradan bir uzay gemisi personeli olan Gully Fort'un gemilerinin düşmanlarca vurulmasından sonra tüm zorluklara direnerek yaklaşık altı ay boyunca tek başına kurtarılmasını bekledikten sonra yanından geçip kendisini kurtarmayan Vorga  adlı geminin önce kendisinden sonra da mürettebatından intikam almayı takıntı haline getirmesini konu ediniyor.

                   Kitabın odak noktasını kişinin zihinsel gücünü kullanarak en fazla bin mil uzağa kadar kendisini bir nevi ışınlaması olan "jauntlamak" oluşturuyor.

                   İnsanlığın uzaya dair bilgisinin günümüze oranla henüz çok sınırlı olduğu (1956 yılı) erken bir zamanda yazılmış bu romanın en büyük başarısı, etkileyici bir şekilde konuya hakimiyet ve bir gizem çözülürken başka bir gizemin ortaya çıkması ve böylelikle romanın sürükleyiciliğinin hiç düşmemesidir. Bu nedenlerle bilim kurgu edebiyatına gönül verenlerle tavsiye ederim.

KASIRGA/ M. Angel ASTURİAS






                       Ön sözünden bir üçlemenin ilk kitabı olduğunu öğrendiğimiz Kasırga, Guatemalalı yazarın kendi coğrafyasından izler taşıyan bir romandır.

                       Romanda yalnızca emperyalist bir Amerikan şirketinin sömürüsüne değil sıcak ve sıtma başta olmak üzere salgın hastalıklara da direnen muz tarım işçilerinin yaşadıkları zorluklar anlatılıyor.

                       Bir John Steinbeck tadı veremese de tarıma kapitalizmin girmesi ve tekelleşmenin yoksul insanları nasıl bir yıkıma götürdüğünü görüyoruz. İsimlerin karmaşıklığı ve olayların dağınık bir zaman zemininde işlenmesi okumayı güçleştiriyor. Örneğin bir önceki sayfada adamın kadınla tanışmasını okurken birden çiftin üçüncü çocuğunun emeklemesine şahit oluyorsunuz.

                       Son olarak, her ne kadar ben okurken çok keyif aldığımı söyleyemesem de, toplumcu edebiyatı sevenler için tavsiye edilebilecek bir eserdir diyebilirim.

PİÇ / Hakan GÜNDAY




           En kısa şekliyle; mezun olamamış ama okumuş, eylemlerinin mantıksızlığı birbirlerini şaşırtmayan dört yakın arkadaşın kendilerini imha etmeleri ("kendi varlıklarına tecavüz etmeleri") üzerine inşa edilmiş bir roman şeklinde özetlenebilir.

           Piç kavramı, gayrimeşru çocuk anlamında değil, hayata tutunamamış ama bir sülük gibi yakınlarına yapışarak asalak bir hayat yaşayan; zamanı, parayı , imkanları ziyan eden ömür törpüsü insanları içeriyor.

           Yazar, hayatın rutin eylemlerini (alışveriş yapmak, nefes almak vs) sanki birer aforizmaymış gibi yazmaya çalışmış. Bu da bazen sabrınızı zorlamaya ve sizi yormaya neden oluyor. Ama yine de sayfa 145'teki "Medeniyet duvarla başlar" ile başlayan paragraf üzerinde epey zihinsel bir çaba harcanmış gayet başarılı bir deneme tadında. (Belki de kim bilir bana Le Guin'in Mülksüzler'inin ilk bölümünü hatırlattığı içindir.)