Bu kitabı bitirdikten sonra bir zamanlar okuduğum ve çok beğendiğim Da Vinci Şifresi'ni yeniden okuyormuşum gibi hissettim. Ama bu bende bir memnuniyet yaratmadı. Çünkü Dan Brown adeta kendinden intihal yapmış. Yer ve zaman değişse de iki romanın da kurgusu/ çatısı tamamen aynıymışçasına benzer.
Hatırlayalım; Da Vinci Şifresi'nde Hıristiyanlığı sarsacak bir sır vardı. Hikaye müzede bulunan bir ceset ile başlıyordu. yardım istenen simge bilimci profesör bir anda şüpheli durumuna düşüyor ve o gün tanıştığı bir kadınla hem polisten hem de gerçek katilden kaçmak zorunda kalıyordu.
"Dini koruma" güdüsünde, gizemli bir otorite ile onun yönlendirdiği sadık bir katil, bu sırrı açığa çıkaracak sirkeli bir muhafaza içindeki parşömen kağıda yazılı şifreyi ele geçirmek için çabalıyordu. Lakin simge bilimci profesör ve yanındaki kadın hem katilden kurtuluyor hem de sırrı açığa çıkarıyorlardı.
Şimdi tek tek benzerlikleri ele alırsak;
*Da Vinci Şifresi'ndeki Louvre Müzesi cinayeti ile Başlangıç'taki Modern Sanat Müzesindeki cinayeti
*Da Vinci Şifresi'ndeki hristiyanlığı sarsacak keşif ile Başlangıçtaki tüm semavi dinleri sarsacak keşif
*Da Vinci Şifresi'ndeki Opus Dei Tarikatı ile Başlangıçtaki Malvarian mezhebinin hristanlığı koruma çabası
*Da Vinci Şifresi'ndeki Silas adlı katil ile Başlangıçtaki Amiral Louis Avila'nın üstlendikleri profesörü öldürme ve sırrın keşfini engelleme rolü
*Her iki romanda da hem polisten hem de katilden kaçış
*Da Vinci Şifresi'ndeki "öğretmen" adlı üst akıl Başlangıçtaki "naip" in katilleri yönlendirişi
*Da Vinci Şifresi'ndeki sirkeli kap içindeki parşömene yazılı şifre ile Başlançtaki cep telefonundaki 47 haneli şifre